← Geri dön
Book cover for Tutunamayanlar

Tutunamayanlar

Yazar: Oğuz Atay

Puan: ★★★★★

Tür: Edebiyat, Roman

Biçim: E-Kitap

Bitirildi: 09 Ağustos 2018

Bana kalırsa, bana kalırsa… ne yazık hiç kalmadı bana.

Kendimden kuşkulanmadığım için, kimse de benden kuşkulanmayacak.

Montaigne, kötü davranışlardan, istemediğiniz için kaçının, diyor: beceremediğiniz için değil. Beni ne güzel açıklıyor. Ben de diyorum ki: Sayın Montaigne ve sizin gibiler! Canınız cehenneme! Sizin haklı olmanız bana hiçbir şey kazandırmıyor. Köşemde kıvrılıp ölüyorum işte.

Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım.

Bir yerde durup kahvaltı edelim Olric. Hususi arabaların henüz şımartmadığı bir yer olsun.

Elbette çok şey beklediğimi biliyorum. Her zaman da bekledim. Her yeni tanıştığım insandan tanışır tanışmaz neler bekledim. O daha adımı öğrenmeden ben onunla ilgili hayaller kurdum, ümit etmeye başladım hemen. Ve o insan yanımdan bir dakika bile ayrılınca ben öyle yerlere varmıştım ki hayalimde bu ayrılmayı bir ihanet saydım gücendim. Hayır benimle başa çıkılmaz beni bırak.

Şarkısı yarıda kaldı, aklı da karıda kaldı. Sebep olanların gözü kör olsun.

Yaşamaktan utanıyordu herhalde. Hayata karşı ayıp oluyordu. On yüz bin şeyi birden yaşamak istiyordu. Hangisine sarılsa başkasına ayıp oluyordu.

Çalışkan olmak, ilerisi için kötü bir işaretti. Böyle insanlar para kazanamaz, kadınlarla ilişkide başarıya ulaşamazdı. En kötüsü, hayatın dışında kalırdı. İnsanların ıstıraplarına yabancı olurdu. Hiçbir zaman gerçekleri göremezdi.

Tunç devri… âşık oldu… utanç devri.

Herkes istediği kadar koşsun. Beni anlayacak insan, oturduğum yerde de beni bulur. Oturacağım ve bekleyeceğim. Yerinde oturan Selim’e değer vermeyenlerin, Selim’in gözünde de değeri yoktur.

Ben iç dünyama dönüyorum. Orada hayal kırıklığına yer yok.

Ben, balon muyum çocukları sevindirecek?

Hep bizim adımıza, bize benzemeyen insanlar çıkarıyorduk aramızdan. Kimse bizim tanımımızı yapmıyordu ki biz kimiz bilelim. Gerçi bazı adamlar çıktı bizi anlamak üzere; ama bizi size anlattılar, bizi bize değil.

Hesaplaşma günü geldi. Şimdiye kadar yalnız din kitaplarında yargılandınız. Biz fakirler, zavallılar, yarım yamalaklar, bu kitapları okuyup teselli olurken içinizden güldünüz. Ve çıkarınıza baktınız. Hatta gene sizlerden, sizin gibilerden, büyük düşünürler çıktı ve bu kitapların bizleri uyuşturmak için yazıldıklarını ileri sürdüler. Biz zavallılar, ya bu düşüncelerden habersiz kaldık, ya da bunları yazanları bizden sanarak alkışladık. Yani uyuttular alkışladık, uyandırıldık alkışladık. Her ne kadar bugün siz suçlu, biz yargıç sandalyesinde oturuyorsak da gene acınacak durumda olan bizleriz.

Gene de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.

Beni kötü yetiştirdiler dostum! Güzeli ifade gücünden yoksun bıraktılar beni. Tıpkı filmlerdeki gibi diyebiliyorum ancak. Ne acıklı değil mi?