← Geri dön
Book cover for Sabırsız Yürek

Sabırsız Yürek

Yazar: Stefan Zweig

Puan: ★★★★★

Tür: Edebiyat, Roman, Klasik

Biçim: E-Kitap

Bitirildi: 09 Ağustos 2018

Vicdan anımsadıkça, hiçbir suç unutulmaz!

Yaşamda sevgiye gerek duyanlar, sağlıklılar, kendine güvenenler, gururlular, neşeliler, yaşamın zevkini çıkaranlar değildi. Onların buna ihtiyacı yoktu. Onlar sevgiyi yalnızca kendilerine sunulması gerekli bir şey olarak niteliyor, kayıtsız, kendini beğenmiş bir tavır takınıyorlardı. Sevgi onlar için yalnızca bir olgu, saçtaki bir toka, koldaki bir bilezik gibi başkaları tarafından sunulan bir armağandı; asla yaşamın anlamı ve ulaşılabilecek en yüce mutluluk değil! Kaderin sillesini yemişlere, sakatlara, engellilere, toplumun dışladıklarına, aşağıladıklarına, çirkinlere, yokluk çekenlere, umudu kırılmışlara gerçekten de sevgiyle ulaşılıp yardımcı olunabilirdi. Onlara yaşamını adayan, yaşamın onlardan esirgediğini onlara bağışlamış oluyordu. Yalnızca onlar olması gerektiği gibi sevmeyi ve sevilmeyi biliyorlardı: alçakgönüllülükle ve minnettarlıkla!

Siz hiçbir tutkuya, aşka mantıkla yanaşıldığını duydunuz mu? Hiç ‘ateşe’ yanaşıp ‘yanma’ demek ya da ‘yangına’ gidip de ‘yangın çıkarma’ demek olası mı?

Seven kadını reddeden bir erkek, onu en nazik noktasından incitmiş demektir.

Bir başkası tarafından sevilen herkes o kişinin karşısında çaresiz kalır. Böyle bir ilişkinin çaresizliğini yaşayan belki de yalnızca erkek tarafıdır, çünkü yalnızca o, bu tutkuya karşı koyma zorunluluğunun acısını, tasasını ve suçunu çekmekle yükümlüdür. Eğer istenmeyen bir tutkuya, karşılıksız bir aşka karşı koyan kadınsa, bu cinsiyetinin doğal bir sonucu olarak nitelendirilir. Kadınlara baştan beri reddetme hakkı tanınmış olduğu için, en ateşli aşkı, en büyük tutkuyu bile geri çevirmesi zalimlik sayılmaz.

Yaşamımda ilk kez her tür bağlılığın ruhun asıl güçlerini engellediğini, insanın gerçek kişiliğinin ancak özgür olduğu zaman ortaya çıktığını anlıyordum.

Kişi ancak başkaları için de bir değeri olduğunu anladığında varlığının anlamını ve önemini kavrayabiliyordu.

Belki de çocukluğumdan bu yana, hep başkaları için hiçbir önem taşımayan, hiçbir çekiciliği olmayan, tamamen gereksiz bir adam olduğum inancıyla tüm benliğimi baskılamış olmam, bir işe yaramanın verdiği şaşkınlığı açıklıyordu.